Fosil yakıtlar, insanlık tarafından istismar edilerek kullanıldıklarından yakın gelecekte tamamen tükenme tehlikesi ile yüzleşiyor. Dünyada her yıl yaklaşık yüzde beş (5%) oranında artan enerji ihtiyacını karşılamak için gittikçe daha hızlı tüketilen fosil yakıt rezervlerinin, en iyimser tahminlerde bile 2030 yılına kadar büyük ölçüde tükenmesi ve ihtiyacı karşılayamaması bekleniyor. Petrol gibi günümüzde sıkça kullanılan kömürün şu anki rezervlerle 80 ile 100 yıl arası devam etmesi beklenirken, doğal gazın ise 100-120 yıllık bir ömrü olduğunu biliyor musunuz?
Fosil yakıt kullanımının zararları saymakla bitmez - neden oldukları yoğun hava kirliliğine ek olarak iklim değişikliğini de hızlandırdıkları kanıtlandı. Bu da her geçen yıl artan hava sıcaklıklarına ve birçok insanı canından ve evinden eden sel ve fırtına gibi doğal afetlere sebep oluyor. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz hafta Karayipler’de Küba, Haiti, Bahamalar ve Jamaika gibi birçok ülkede büyük can ve mal kaybına neden olduktan sonra ABD’nin doğu kıyılarına da zarar veren Sandy Kasırgası.
Fotosentez gibi doğal dönüşümler atmosferdeki sera gazı birikimine ve neden oldukları sera etkisine engel olabilecek bir mekanizmayla çalışsa da, aşırı yakıt tüketimi karşısında yetersiz kaldıkları kesin. Tarihte yaşanan petrol krizlerinden ders alan ülkeler artık enerjide bağımsız hale gelmenin yöntemlerini arıyor. Bu arayışta öne çıkan yenilenebilir enerji kaynaklarına daha önce birçok kez değinmiş, bu kaynakların günümüzün ve gelecekti enerji talebini karşılamaktaki gittikçe artan önemini vurgulamıştık.
Kısa bir hatırlatma yapacak olursak, yenilenebilir enerji gücünü güneşten alarak hiç tükenmeyen ve çevreye zararı olmayan enerji çeşididir. Bu enerji kaynakları, sürekli devam eden süreçlerde varolan enerji akışından elde edildiklerinden, enerji kaynağından alınan enerjiye eşit oranda veya kaynağın tükenme hızından daha çabuk bir şekilde kendilerini yenileyebilmeleri özellikleri ile açıklanır.
Günümüzde dünyanın toplam enerji ihtiyacının yüzde yirmi (20%)’sinden az bir miktarını karşılayan yenilenebilir enerji kaynakları arasında en çok kullanılanlar biyokütle ve hidroelektrik. Tabii yılda yüzde otuz (30%)’luk bir oranla büyüyen rüzgar enerjisi ve yıllık üretimi 7000 megavata ulaşan güneş enerjisini de unutmamak gerek. Bu hafta güneş ve rüzgar enerjisini kısaca özetledikten sonra, hidrojen enerjisine değineceğiz. Önümüzdeki haftalarda ise bugün dünyada kullanılan diğer tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını yakından inceleyeceğiz.
Fotovoltaik (PV) hücreleri kullanarak güneş ışığını elektriğe çeviren fotovoltaik paneller dünyanın birçok yerinde ev ve işyerlerinin çatılarına kuruluyor. Özellikle Almanya ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde geniş kitlelerin kullanımına uygun şekilde planlanan panellerin maliyetinin de gittikçe düşmesi, güneş enerjisinden elektrik üretimini gayet çekici kılıyor.
Daha önce bahsettiğimiz rüzgar enerjisini kullanarak üretilen enerji, fosil yakıtlara kıyaslandığında biraz daha yüksek fiyatlara olsa da, rüzgar enerjisi hidroelektrikten sonra ikinci en verimli enerji kaynağı olduğundan yıllık yüzde otuz (30%) gibi bir oranla artarak Avrupa’da yaygın olarak kullanılıyor. Şu an dünya üzerinde kurulu kapasitesi 100 gigavatı geçmiş olan rüzgar enerjisi alanında yapılan araştırmalar, bu enerjinin dünya çapında bugünkü küresel enerji üretiminin beş katı kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Hava akışı ile çalıştırılabilen rüzgar türbinleri 600 kilovattan 5 megavata kadar enerji sağlayabiliyor. Bu türbinlerden elde edilen enerji rüzgar hızının küpüne denk geldiği için, rüzgar hızı arttıkça elde edilen enerji miktarında da artış gözlemleniyor.
Genellikle iki ya da üç kanatlı olan rüzgar türbinleri kıyılarda, açık denizlerde ve kuvvetli ve sürekli rüzgar alan açıklık alanlarda bulunuyor. Karaya göre yüzde doksan (90%) daha hızlı rüzgarların bulunduğu açık denizler daha fazla enerji üretimine neden olduklarından genelde tercih görüyor. Ancak yerleştirildikleri noktalardaki canlıların düzenini bozduklarından, çalıştıkları süre boyunca çıkardıkları sesin verdiği rahatsızlıktan ve çevredeki manzarayı bozduklarından dolayı eleştiri de aldıkları inkar edilemez.
Her ne kadar diğer yenilenebilir enerji kaynakları kadar yaygın bir şekilde kullanılmasa da, umut vaat eden bir yakıt olan hidrojen, özellikle çevreye zarar vermemesinden dolayı tercih ediliyor. Ancak henüz elde edilmesi işlemi boyunca harcanan yüksek enerji miktarı ve saklanması ve taşınması ile ilgili sorunlara kesin çözümler getirilmiş değil.
Önümüzdeki haftalarda 6 farklı yenilenebilir enerji kaynaklarından bahsedeceğiz.
Çise Ünlüer (11 Kasım 2012)
ciseunluer@gmail.com
No comments:
Post a Comment