Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...
24/07/2010
Sera Gazları ve Etkileri
Bugüne kadar küresel ısınma ve buna neden olan sera gazları hakkında birçok şey yazılıp çizilmesine rağmen bu konuda henüz gerekli önlemleri almamış olmamız düşündürücü. Çözüm üretme sürecinde bilinçlenmenin kuşkusuz önemi olduğunu unutmayarak, hepimizin yüzleşmek durumunda kaldığı ve kalacağı iklim değişimi ve buna neden olan faktörler hakkında gerekli bilgi donanımına sahip olmamız, geleceğimizi sağlam temeller üzerine kurmak açısından büyük önem taşımaktadır.
Küresel ısınma, sınırlı miktarda olan ve yenilenemeyen fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi insanlar tarafından gerçekleştirilen aktiviteler sonucu atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması ve bunun sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına verilen isimdir.
Peki sera etkisi tam olarak nedir? Güneş'ten dünyaya gelen ışınların bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur ve dünyanın ısınmasına neden olur. Işınların bu gazlar tarafından tutulması olayı, sırf ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırdığı için sera etkisi olarak adlandırılır.
Bu olayda büyük rol oynayan ve son yıllarda atmosterdeki miktarları hızla artarak dünyanın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olan sera gazları arasında karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar geliyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlara göre ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar arttığı, 20’inci yüzyıl boyunca buzulların eridiği ve deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu kanıtlanmıştır.
Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında geçirgen bır tavır sergileyen karbondioksit gazının atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken, fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Karbondioksitten 21 kat daha kalıcı olan metan gazının miktarı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl yüzde bir (1%) artarak 1.7 ppm'e varmıştır. Metan gazının en büyük kaynaklarından biri organik çöplerdir.
Sera gazlarından bir diğeri azot ve oksijenin reaksiyonu sonucu oluşan azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile araba egzosu gibi fosil yakıtların yanması sırasında oluşur ve çevrenin kirlenmesinde büyük rol oynar. Karbondioksit, metan, ve azotoksite ek olarak küresel ısınmayla artan su buharı, iklim değişikliğine neden olmanktadır.
Klor, flor ve karbon atomlarından oluşmuş organik bileşikler olan kloroflorokarbonlar (CFCs), I. Dünya Savaşı’ndan sonra geniş bir uygulama alanı bularak buzdolapları, klimalar, spreyler, yangın söndürücüler ve plastik üretiminde kullanılmışlardır. Aralarında DDT, dioksin, cıva, kurşun, vinil klorid, PCB'ler, kükürtdioksit, sodyumnitrat ve polimerler gelen kloroflorolarbonlar, ozon tabakasını yok ederek iklim değişikliğine neden olmaktadır.
DDT’nin kimyasal adı “diklorodifeniltrikloroetan”dır. 50’li yıllarda tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanıldığı halde, bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğunun fark edilmesi üretimden kalkmasına neden olmuştur. Bitki ve böceklere karşı kullanılan ve yüzden fazla çeşidi olan dioksin ise kanser de dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olmaktadır.
Kloroflorokarbonların bir diğeri cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir. Cıva bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da son derece zehirli olduğu anlaşılarak kullanımına son verilmiştir. Günümüzde kalemlerin içinde kullanılan kurşun, insan bünyesi içerisinde bulunduğu takdirde sinir sistemi ve beyne zarar verdiği için gayet zehirleyicidir. “Polyvinyl chloride” olarak bilinen PVC’yi elde etmek için kullanılan bir gaz karışımı olan vinil klorid, solunduğu takdirde toksik etki yaratır.
PCB'ler, büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde, boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılan ve insanlarda kansere neden olan endüstriyel kimyasal toksiklerdir. Mutfaklardaki sofralarımıza kadar gelen füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çeşit tuz olan sodyumnitrat da insan sağlığı için zararlıdır.
Kükürtdioksit gazı sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Azotoksit ile reaksiyona girdiği zaman asit yağmurlarına neden olan kükürtdioksit, bu nedenden dolayı tehlike yaratmaktadır. Polimerler ise doğal ve sentetik olarak ikiye ayrılır. Doğal olanlar protein ve nişasta içerirken, sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam şeklinde adlandırılırlar.
Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı ve etkilerinin ekvatordan kutuplara kadar yeryüzünün her noktasında hissedileceği tahmin ediliyor. Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliğinin yansıması olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor.
Geridönüşümü mümkün olmayan bir yola girmeden gerekli önlemlerin alınması şarttır. Yüzleşmek durumunda kaldığımız sorunların ve ihtiyaç duyulan çözüm yollarının sağlıklı bir şekilde geliştirilebilmesi için halkımızın bilinçlendirilmesi yolunda hiçbir engel kalmaması gerekir. Küçük yaştan başlayarak çocuklarımıza okullarda iklim değişikliğine dair bilgi verilebilir, aileler alabilecekleri önlemlerden haberdar edilebilir. Yeter ki, daha geç olmadan, doğru adımları atabilelim!
Çise Ünlüer (25 Temmuz 2010)
ciseunluer@hotmail.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment