Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...
09/07/2011
Neden Organik?
Günümüzde insan sağlığı açısından önemi iyi bilindiği halde günlük hayatta ihmal edilen konulardan biri beslenme. Çoğumuz, yoğun yaşam koşullarının bir getirisi olarak hızlı öğünler atıştırarak günü geçirdiğimiz için gerekli vitamin ve minerallerden mahrum kalıyor, artan kilo sorununlarıyla başa çıkmaya çalışıyoruz.
Dünya nüfusu hızla arttıkça, insanların hayatlarını sürdürmek için ihtiyaç duydukları gıda talebi de artmaktadır. Kontolsuz bir şekilde artan bu talebi karşılamak için, daha hızlı gıda üretimi sağlayan yöntemler geliştirilmiştir. Bu yeniliklerin bir parçası olarak, gıda üretiminde verimi arttırmak amacıyla birtakım hormonlar, gübreler ve benzeri maddeler kullanılmaya başlanmıştır.
Bunları yetmezmiş gibi, aralarında böcek öldürücüleri de içeren zirai ilaçlar kaliteli üretim yapmak amacıyla besin zincirimize girmiştir. Artan insan sayısı için daha yüksek miktarda kaliteli gıda üretmek, gıda çeşitliliği sağlamak, ve yiyeceklerin raf ömürlerini uzatmak hedefinden yola çıkarak gıda katkı maddelerinin kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu maddelerin insan vücuduna verdikleri zararlar günümüzde bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Peki çözüm nedir? Sadece iki kelime: Organik tarım!
Bu hafta organik besinlerin tam olarak ne olduklarına ve insan sağlığı üzerindeki faydalarına değineceğiz. İlk defa 1517 yılında kullanılan “organik” terimi, daha sonra 1869 yılında “organik besin” şeklinde hayatımıza girmiştir. Günümüzde organik beslenme lüks olmaktan öte sağlıklı yaşam ve sürdürülebilir çevre için olmazsa olmaz bir gereksinim haline gelmiştir.
Peki organik besin tam olarak ne anlama gelmektedir? “Organik besin”, kimyasal maddeler, hormonlar, antibiyotikler ve tarım ilacına maruz kalmadan hayvan ya da bitki kökenli canlı organizmalardan elde edilen yiyeceklere verilen isimdir. Bir diğer deyişle, doğal olarak elde edilmiş tohumlarla kimyasal kullanmaksızın gübreleme ve kontrolü yapılan topraklardan elde edilen tarımsal gıdalar organik sınıfına girer.
Basit bir kıyaslama yapacak olursak, doğal tarım yöntemleri genelde daha çok iş yükü gerektirir ama çevreye ve sağlığımıza daha az zarar verir. Geleneksel, bir başka değişle “organik olmayan” hasat, ürünlerin üzerine direk olarak sıkılan ya da toprağa enjekte edilen yoğun miktarda kimyasal madde ve gübreleme gerektirdirdiğinden daha hızlı gerçekleştiği gibi kısa zamanda daha çok miktarda, dayanıklı ürünlerin yetişmesini sağlar. Ama önceliklerinin farkında olan her insan bilir ki, bir gıdanın organik olanlarına göre daha ucuz veya dayanıklı olması kesinlikle cezbedici olmamalıdır!
Organik bir beslenme tarzı benimsemek, insana genel olarak basit, sağlıklı ve doğaya yakın bir organik yaşam tarzı sunar. Organik ürünleri tüketmenin faydaları saymakla bitmez. Özellikle ülkemizde sürekli sayısı artan kanser vakalarına karşılık olarak kimyasal madde içermeyen bitki ve besinlerden oluşan organik yiyecekler bu konuda iddialı bir çözüm teşgil eder.
Her ne kadar da yetiştirilişleri zor olsa da, organik besinler doğal sürdürebilir tarım olanağı sunduklarından toprağın yapısını bozmaz, organik gübreleme yoluyla ürün rotasyonuna elverir ve doğal yaşam döngüsüne asla zarar vermezler. Unutmamak gerekir ki, ürün rotasyonu, dikkatli hasat, yerel çevreyi özümseme ve organik gübreleme yöntemleriyle yerel ekolojiyi geliştiren organik tarım, aslında sürdürülebilir bir ekonomik modeldir.
Organik tarım, bu alanda çalışan işçilerinin sağlık güvenlikleri bakımından da avantajlıdır çünkü organik olmayan ürünleri hasat eden işçiler direk olarak tarımsal kimyasallara maruz kalır. Bu durum, deride kızarıklık, akciğerlerin tahribi ve bir çok bilinen kanser türü gibi hastalıklara yol açarken, organik tarımla uğraşan işçilerin bu gibi endişeleri yoktur. Bunlara ek olarak organik tarım, hava, su ve toprak kirliliğine neden olacak maddelerden kaçınır; atıkların yok edilmesi ve kimyasal üretimine asla katkıda bulunmaz.
Günümüzde kanserojen olduğu bilinen 71 farklı tarım ilacı bugün besin ürünlerine sıkılıyor! Uluslararası İşverme Kurumu’ndan alınan bilgiye göre, 1997 yılında yapılan bir araştırmaya göre, tarım sektöründeki meslek yaralanmalarının yüzde on dört (14%)’ü , ve ölümlerin yüzde on (10%)’u tarım ilaçlarından kaynaklanıyor. Birleşik Devletler Genel Finans Ofisi’ne göre ise ithal edilen mevye ve sebzelerin sadece yüzde bir (1%)’i Besin ve İlaç Yönetimi tarafından yasadışı tarım ilacı kullanımı konusunda test ediliyor. Bu istatistiklerin ne kadar korkutucu oldukları açıkça ortada!
Gerçek şu ki, teknolojinin tarlalarda hakimiyeti ele alması ile artık besinlerin içinde bize ve doğaya kalıcı zarar verecek katkı maddeleri mevcut! Buna karışı geliştirilen en etkili yöntem ise organik tarım. İhtiyacımız olan vitamin ve mineraller ise organik beslenme yöntemi ile gayet rahatça alınabilir. Organik ürünleri tercih etmeyerek sadece kendimizi değil, tüm varlığımızı borçlu olduğumuz gezegenimizi de riske atıyoruz! Organik besinleri günlük bir şekilde tüketmek, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürme ihtimalimizi arttıracaktır. Unutmamalıyız ki, devamlı bir şekilde tüketilen kimyasal içerikli yiyeceklerin neden olabileceği olası bir hastalığın tedavisi, bugün organik olmayan yiyecekler yerine organikleri tercih ederek harcayacağımız herhangi bir fiyat farkından çok daha pahalı ve eziyetli olacaktır!
Çise Ünlüer (10 Temmuz 2011)
ciseunluer@gmail.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment