Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...
10/06/2010
Ne Ekersen Onu Biçersin
Artan sıcaklıklar ve ısınan havalarla sadece insanlar değil doğa da canlandı. İçimizdeki bu heyecanı ve enerjiyi verimli bir şekilde kullanmaya ne dersiniz? Kapılarınızı organik tarıma açın!
Marketlerde yapılan meyve sebze alışverişleri insanın kafasında birçok soru uyandırabiliyor: Gıdalara bulaşan salmonella ve koli basili gibi bakterilerin tehlikesi hangi boyutlardadır? Bu gıdaların yetiştirilmesi boyunca eklenen hormonların ve böcek zehirlerinin insan sağlığı üzerindeki etkileri nelerdir? Zamanla yerel tarımdan uzaklaşıp küresel gıda zincirine doğru yönelmemiz gıda standartları konusunda pek çok insanın ciddi endişeler duymasına neden olmuştur. Tüm bu süpheleri gidermenin tek yolu kendi meyve sebzemizi mümkün oldukça kendimiz yetiştirmemiz.
Son yıllarda hızlanan şehirleşmenin bir getirisi olan plansız yapılaşma, yaşam koşullarımızı doğal olmayan bir yaklaşımla toprak ve doğadan uzak kalacak şekilde düzenlememize neden olmuştur. Ancak gelişmiş ülkelerin tersine, ülkemizde bulunan geniş alanların getirdiği avantajlı durum sayesinde, çoğumuzun tarım amaçlı kullanabileceği boş bir alana erişmesi zor değil. Bu durumu kendi çıkarımıza çevirmek ise çok kolay: Kendi organik sebze ve meyvemizi yetiştirmek düşündüğümüzden çok daha basit ve bir o kadar da eğlenceli!
Toprakla kavuşmayı, saksıda çiçek yetiştirmenin ötesine geçen bir kavram olarak gözönünde bulundurmak, organik tarımın esas felsefesini anlamak açısından çok önemli. Kendi yiyeceğimizi yetiştirmek için günde en az altı saat güneş ışığı alan küçük bir bahçe ya da balkon yeterli. Ya da yeterli ışık gören ve önüne saksı koyabileceğimiz bir pencere. Bir metrekareden az bir alanda bile fasulye, balkabağı, salatalık, havuç, ve marul gibi sebzeler yetiştirmek mümkün!
Bu kişisel projenin ilk adımı, en iyi sonucu alabilmek için büyük önem taşıyan toprak seçimi. İnsanlar gibi bitkilerin de gerek duyduğu besinleri sağlamak için bir kaynağa ihtiyaç duyduklarını unutmayarak, yetiştirmeyi planladığımız bitkiler için uygun toprağın seçimine önem göstermeliyiz.
Kullanıldığı süre boyunca toprağın içindeki çeşitli kimyasallar bitkilere de geçer. Bu kimyasallar aynı zamanda toprağın temel besinleri olan bakteriler ve solucanlar gibi canlıları da öldürür. Bu nedenden dolayı, doğru toprağın kullanıldığından emin olmalıyız. Bahçemizin ya da balkonumuzun sağladığı koşullar ve aldığı ışık, toprağın nemi ve kalitesine uygun olacak bitkileri seçtikten sonra, fidelerine de özen göstermek gerekiyor. Ülkemizde organik pazarlardan fide almak gibi bir opsiyonumuz olmadığından, en yakın pazardan kendimize uygun fideleri alarak işe başlayabiliriz. Bitkileri gruplandırarak ekmek ve bu işlem sonrasında ekim için kullanılan bölüm üzerinde yürümemek gerekiyor.
Sınırlı bir güneş ışığına maruz kalan bir alan içerisine marul, havuç, ve patates gibi kök ürünlerinin yanına birer sopa sıkıştırabiliriz. Toprağı daha verimli kılmak içinse en iyi yöntem en az bir yıllık olan organik gübre kullanmak. Organik gübre yoksa bitki artıkları ve toprağın üst kısmının karışımından oluşan gübre de yararlı olabilir. Küçük alanlardan verim alabilmenin temel koşullarından birinin yeterli ve düzenli sulama olduğunu unutmayarak, tohumların çimlenme aşamasındayken toprağın sürekli nemli olduğundan emin olmalıyız.
Büyüme sürecinde aşırı sulamanın ürünü çürüttüğü gibi, yetişkin sebzelere ise belli aralıklarla bol su vermek gerekir. Bitkilerin büyümesi için ihtiyaç duyduğu sulama işlemini gerçekleştirmenin en ideal zamanı sabah saatleridir. Sabah saatlerinde havanın serin ve rüzgarın da az olmasından dolayı sulama için kullanılan suyun buharlaşma ihtimali de azalır. Sebze ve meyvelerin yetiştiği süre boyunca sadece su ve besine ortak olmakla kalmayıp hastalıklara da davetiye çıkaran yabani otları temizlemeyi ihmal etmemeli ve bahçe için yararlı olan kuşlar, kurbağalar, ve uğur böcekleri gibi bitkileri zararlı böceklerden koruyan canlıların devamı için bahçemizde küçük bir su birikintisi bulundurmayı unutmamalıyız.
Bahçemizde hastalık oluşumunu engellemek için ise hastalıklara dayanıklı tohum ve sağlıklı fideleri tercih edebiliriz. Aldığımız her önleme rağmen bitkilere zararlı böceklerin zarar vermesi ihtimali vardır. Böyle bir durumda, çözümü hemen tarım ilaçlarında aramamak gerekir. Olası zararı engellemek için kendi evimizde kolaylıkla hazırlayabileğimiz arap sabunu ve az miktarda kolonya karışımı da yeterlidir. Bu şekilde hem evdeki ürünlerle hazırladığımız karışım sayesinde herhangi bir ekstra masraftan kurtulmakla kalmaz, hem de sağlığımıza zarar veren kimyasallardan uzak durmuş oluruz.
Tüm bu önlemleri aldıktan sonra istediğimiz sebze veya meyveyi kendi bahçemizden, hatta saksımızdan toplayıp gönül rahatlığıyla tüketebiliriz. Bundan sonraki aşamada kişisel zevkimize uygun dekoratif ürünler, gölgelikler ve çitlerle bahçelerimizi biraz daha renklendirebiliriz. Son derece sağlıklı olmasının yanında bir o kadar da keyifli bir uğraş olan organik tarıma kim hayır deyebilir ki?
Çise Ünlüer (13 Haziran 2010)
ciseunluer@hotmail.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment