Greenpeace’in genetiği değiştirilmiş organizma (GDO)’lu ürünlere dikkat çekmek ve halkı GDO’lara karşı uyarmak için düzenlediği “Yemezler” kampanyasını duydunuz mu? Peki Türkiye Biyogüvenlik Kurulu'nun 9 yeni GDO'lu mısır çeşidini kamuoyu görüşüne açtığını ve geçen hafta yapılan bir açıklama ile bu 9 mısır başvurusundan 6’sının riskli bulundukları için reddedildiğini?
Yemezler.org adresinden ulaşabileceğiniz kampanyaya katılmak için kısa bir işlemle üye olduktan sonra sitede katılımcılar "Senin rozetlerin" isimli sayfaya yönlendiriliyor ve bu sayfa üzerinde bulunan rozet resimlerinin üzerinde yer alan görevleri yerine getirebiliyorlar. Bu sayede hem kampanyanın bir adım ilerlemesini sağlamış oluyorlar, hem de kampanyaya dair hediyeler kazanıyorlar. Siteye göre, söz konusu rozetlerden 4 adet toplayana rozet, 10 adet toplayana kupa, 14 adet toplayana ise tişört hediye ediliyor.
Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası sorumlusu Tarık Nejat Dinç’in konu hakkındaki açıklaması durumun ne kadar kritik olduğunu birkez daha gözler önüne seriyor: “Dün GDO’larla ilgili dünyada iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi Çin Hükümeti’nin GDO’lu gıdaları ülke genelinde yasaklama kararıydı. Diğeri ise Türkiye’de Danıştay’ın aldığı yürütmeyi durdurma kararı gereğince Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın GDO yönetmeliğinde yaptığı değişiklikti. Bakanlık yaptığı değişiklikle antibiyotik direnç geni içeren GDO’ları yasaklamış gibi gösterirken, gerçekte izne tabi hale getirdi. Yani bir önceki yönetmelikte varolan yasağı fiiliyatta kaldırarak esasen hukuğun arkasından dolaştı. Çin’de ve Türkiye’de yaşanan bu iki farklı uygulamayı görünce ‘Herkes gider Mersin’e, Bakan Eker gider tersine’ demekten kendimizi alamıyoruz”.
Hızla yemek zincirimize girmeye hazırlanan GDO’lu mısır ve soyalar aslında düşündüğümüzden daha büyük bir tehlike yaratıyor çünkü içinde soya olmayan hemen hemen hiç bir paketli/endüstriyel gıda mevcut değil! Kahvaltıda yediğimiz peynir ve ekmekten margarine, çocuklarımıza verdiğimiz gofretten sakıza kadar çoğu üründe soya bulunuyor. Bir başka dikkat çekilen nokta ise oran konusu. AB standartlarına göre bir ürünün içeriğinde binde dokuz kadar GDO'ya izin veriliyor. AB’ye uyum çabaları içerisinde bu esası benimseyen Türkiye yine de tam olarak kullanılan GDO’ların oranının bir ürünün toplamında binde dokuz mu yoksa her bir içerik için binde dokuz mu olduğunu netleştirmedi. Yani bir gofrete eklenen soya lesitininin, soya lesitininin binde dokuzu oranında mı yoksa gofretin binde dokuzu oranında GDO içereceği kesin olarak belirtilmiyor. Bu kargaşada tam olarak neler tükettiğimizi bilmeden özellikle gelişme çağındaki çocuklarımızın aslında ne kadar tehlike altında olduklarını ne kadar iyi kavrayabileceğmiz belirsiz.
GDO’ların sağlığa ve çevreye olan zararları saymakla bitmez. Gelin sağlığa olanlardan başlayalım. GDO kullanımının ölümcül alerjilere neden olma ihtimali yüksek. GDO’lu yemler hayvanlarda antibiyotik direncini arttırdığından vücutta antibiyotiklerin etkisini azaltır. Çoğu GDO'nun içerdiği böcek öldüren toksinlere şimdiden hamile kadınların kanında ve fetusunda rastlanması geleceğimizin ne kadar tehlike altında olduğunu anlamamıza yeter. Yapılan araştırmalar, GDO’ların salgıladığı böcek zehirinin tamamının insan sindirim sisteminde parçalanmadığını ve toksik etki ve insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşıdığını ortaya koyuyor.
Bunlar yetmezmiş gibi, GDO kullanımının yarattığı süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türlerinin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturuyor. GDO’lar, bozdukları bitkilere ek olarak toprağa ve tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe de zarar veriyor. Tüm bunlara bir son vermek ve geleceğimizi riske atmamak adına bir adım atmak istiyorsanız sofralarımızdan GDO’yu uzaklaştırmak için siz de imzanızı atın ve çok geç olmadan YEMEZLER deyin!
Çise Ünlüer (29 Nisan 2012)
ciseunluer@gmail.com