Ülkemizde bir araya geldiğinde başkalarının ne yaptığını değil de güncel kültürel olayları tartışan kaç insana rastlayabilirsiniz? Son tatile çıktığınızda hangi kitapları okudunuz? Son ne zaman haftasonu eğlencesi için mangal çevirmek yerine yeşil bir alanda yürüyüş yaptınız? Son ne zaman anlamsız diziler karşısında gereksiz bir şekilde zaman kaybetmek yerine bir belgesel seyrettiniz, öğrendiklerinizi başkaları ile paylaştınız? Son ne zaman?
İngiltere’den Kıbrıs’a doğru yol alırken, uçaktaki insanların nerdeyse hiçbirinin elinde bir kitap, gazete, makale olmaması dikkat çekiyor. Ülkeler arası saatlerce seyahat eden halkımızın büyük bir çoğunluğunun zamanını tüm seyahatlerinde ellerinden kitap düşürmeyen, 13. maaş ödenecek mi gibi kaygılarından başka konularla da ilgilenen gelişmiş ülkelerdeki insanlar gibi verimli bir şekilde geçirmek yerine tamamı ile boş geçirmeleri gözden kaçacak gibi değil.
Başkalarının ne düşündüğünü gereksiz bir şekilde fazlasıyla önemseyen bir toplum olarak hergün kendimizi kanıtlama çabaları içerisinde düşünmeden harcıyor, sırf toplumdaki kişisel konumumuzu yükselteceğine inandığımız için gerekli gereksiz birçok şeye yatırım yapıyoruz. Hayattaki amacımız daha büyük bir ev, daha yeni model bir araba, markası daha çok bilinmiş kıyafetler olmamalı! Bu davranış biçimi ekonomik olarak bütçemizde büyük izler bırakmakla ve aynı anda doğaya zarar vermekle kalmıyor, ne kadar sığ düşünceli olduğumuzu da ortaya koyuyor.
Öncelikle kendimizi kandırmayı bırakıp alışverişin gerçek mutluluk getirmediğini kabullenmeliyiz. Kişisel anlamda gerçek mutluluk ve başarı, insanın sahip olduğu mal varlığı ile yakından uzaktan bağlantılı olmadığı gibi, başarının bu şekilde ölçüldüğü bir toplumda yaşıyor olmamız kültür seviyemizin düşündüğümüzden ne kadar düşük olduğunun bir diğer göstergesi. Sorunun alışverişe olan meraktan çok daha derin kaynaklı olduğunu unutmadan, en basit şekilde yöntemler geliştirerek kısa zamanda büyük yol katedebiliriz.
Gündelik yaşamımızda daha az tüketerek, ürünleri yeniden kullanarak ve onları geri dönüştürerek doğal kaynaklar üzerinde yarattığımız baskıyı azaltmak mümkün. Sadece gerçekten gerekli olan gıda ve kıyafet ihtiyacınızı karşılamak için alışveriş yaparak, ve gerekmeden bir iğne bile almayarak yaşayabilir misiniz? Çoğumuzun dolapları dolup dolup taşıyor olmasına rağmen, tüketim kültürünün bir getirisi olarak alışverişin bir terapi olduğuna inanıyor, ihtiyacımız olmadığı halde sırf rahatmak için satın alıyoruz. Ancak ne yazık ki bu acilen kurtulmamız gereken bir sorundan başka birşey değil.
Mutluluğu alışverişte arayan “alışverişkolik”lerin tersine insanlık için küçük kendiniz için büyük bir adım atarak gerekli yiyecek alışverişi hariç, bir yıl boyunca alışveriş yapmamayı deneyin. Denemeden konuşmuş olmamak için, 2010 yılının Mart ayı itibarı ile nerdeyse son bir yıldır kişisel alışveriş orucumda başarı ile ilerliyorum. Sonuç? İhtiyacı olan insanlara verilen kullanılmamış kıyafetler ve bunların yerine yapılmayan alışveriş sonrasında duyulan inanılmaz rahatlama ve hafiflik duygusu. Gereksiz alışveriş yapmayınca paranız da cebinizde kalıyor, maddi alandaki avantajları da cabası.
Benzer bir yaklaşım Türkiye’de bir grup genç modacı tarafından sergileniyor. Son yıllarda modanın temel noktasının tüketim olmasına tepki göstermeleriyle bu modacılar bir yıllık alışveriş diyetine katılıyor, modanın tüketimden öte bir kavram olduğuna inanarak, modanın yaratıcılık ve kaliteli tasarım kavramlarına yoğunlaşılması gerektiğini vurguluyorlar. Bu hareket, tüketimin yaratıcılık üzerindeki ters etkisini vurgulamak için "modayı sevenler alışverişi bırakırsa ne olur?" sorusundan yola çıkarak Bedava Moda Girişimi kapsamında Amsterdam Moda Enstitüsü ve Yeşilin Ötesinde adlı girişimler tarafından başlatıldı.
Bir sonraki yaşayacağınız ilk sıkıntılı anda kendinizi alışveriş merkezlerine atmak yerine yürüyüş yapmayı, sevdiklerinizle kültürel konularda sohbet etmeyi, güncel haberleri takip etmeyi, ve en önemlisi sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı deneyin. Tüm bu girişimlerinizin size kat kat mutluluk olarak döneceğini göreceksiniz!
Çise Ünlüer (23 Ocak 2011)
ciseunluer@hotmail.com
ne kadar güzel yazmışsın....
ReplyDeleteellerine, klavyene sağlık.
son 1 yıldır ben de ciddi anlamda alışverişi azaltmış bulunuyorum. henüz sıfıra indirmeyi başarabilmiş değilim ama sanırım hiç yoktn iyidir, di mi?
belki ilerde sıfır noktasını da görürüm :)
ilk baslarda zor gelse de zamanla secimlerinizde cok daha secici oluyorsunuz, gercekten istemediginiz hicbirseyi almamaya basliyorsunuz... ve inanin denemeye deger.
ReplyDeleteben bebek adımlarıyla ilerliyorum :)
ReplyDeleteeskiye oranla alışveriş oranım çok düştü. gerçekten ıvır zıvır, tırı vırı toplamıyorum artık eve.
bir zamanlar dolabımın köşesinde kalmış ve aldığımı bile hatırlayamadıgım, dolayısı ile hiç giymediğim kıyafetler bulurdum ben!
Hayatta canlılar vardır, bitkiler vardır, hayvanlar vardır. Bazı insanlara da hayvan derler. Ena derler bire, patates derler kumpile. Dyo derler ikiye, alepoy derler tilkiye..... deka derleer ona, sovraka derler dona. BİTTİİİİİİİİİİİİİİİİİİ!!!!!!!!!!!!!!
ReplyDeleteHaklısın arkadaşım!Ha ha hahahahahahahaaaaaaaaa che le viscere sento scoppiar!!
ReplyDeleteSta'a veder che il libertino mi fara precipitar!
ReplyDelete