Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...

28/01/2011

2010’dan Neler Öğrendik


Geride bıraktığımız 2010 yılında meydana gelen çevre olaylarına ne kadar dikkat ettik? Yaşananlardan ne kadar ders aldığımız ve öğrendiklerimizin bundan sonra karşılaşacağımız olaylar karșısında bize ne kadar yardımcı olacağı tamamı ile bizim elimizde.


Bizi direk olarak etkilemediğini düșünsek bile, meydana gelen her çevre felaketi, içtiğimiz sudan soluduğumuz havaya kadar dünyadaki varlığımızın devamı için gerekli olan tüm faktörleri tehlike altına sokuyor. Gelin 2010 yılında dünyanın karșılaștığı ve hayatlarımızda etki bırakan olayları yakından inceleyelim.


2010 yılında akıllarda yer bırakan olayların çoğu, iklim felaketlerinin her geçen gün artan bir sıklıkla yașandığının gerçek bir göstergesi. Ancak șanslıyız ki, küresel ısınma ve iklim değișikliği konularında insanlığın farkındalığı ve çözüm üretme yolunda gösterdiği çaba daha önceki yıllara kıyasla artmaktadır.


Amerika Birleșik Devletleri 2010 yılının Nisan ayında, Amerika’nın tarihindeki en kötü çevre felaketi olarak adlandırılan bir petrol felaketiyle sarsıldı. Meksika Körfezi’nde İngiliz petrol devi British Petroleum (BP)'ye ait petrol platformu inflak ederek sulara gömüldü. Kaza 11 işçinin ölümüne neden olmakla birlikte, yaklaşık 5 milyon varil petrolün körfeze yayılmasıyla sonuçlanmıștı. Kazanın BP’ye maliyetinin sekiz milyar doları geçmiș olması ne kadar yıkıcı duyulsa da, petrole bulanmış tüyleri yapışmış pelikanlar, olușan katran tabakaları, ve kıyılara vurmuş ölü balıkların görüntüleri kesinlikle unutulacak gibi değil. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı’na göre sızıntının deniz yaşamı üzerindeki uzun vadeli etkileri henüz bilinmiyor ve bu etkilerin 20 yıl sonra bile devam edebilmesi mümkün. Aynı şekilde, sızıntıyı önlemek için kullanılan kimyasal maddelerin Meksika Körfezi'ndeki besin zincirine verdiği zararın boyutu da bilinmiyor. Bu eşi benzeri görülmeyen sızıntı hem kıyıdaki hem de uzak denizlerdeki ekosistemleri etkilemiștir.


2010 yılında dünyanın birçok yerinde sıcaklık rekorları kırıldı. Bunlardan en dikkat çekeni Pakistan'da sıcaklığın gölgede 53 derecenin üstüne geçmesi oldu. İklim değişikliği kaynaklı olarak, Pakistan’da İndus nehri normal hacminin 40 katına çıkarak taştı. Bu durum Pakistan için felakete yol açarak ülkenin beşte birinin sulara gömülmesine ve 20 milyon insanın evlerinden olmasına neden oldu. Bu felaketten genel olarak etkilenen insanların sayısının 40 milyona ulaștığı biliniyor. Rusya, insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı olarak yașadığı sıcak hava dalgasıyla bin yılın en yüksek sıcaklığnı gördü, artan sıcaklarla çıkan yangınlar nükleer tehdit yarattı. 


Ekim ayında Macaristan'ın başkenti Budapeşte’nin 160 km güneybatısındaki Ajka kasabasında bir alüminyum fabrikasındaki 2 setin yıkılması ile etrafa yayılan 700 bin metreküp kimyasal kızıl zehir içinde krom, civa, ve arsenik gibi ağır metaller bulundu. Bu tip ağır metallerin havaya, suya ve toprağa karışması tüm canlılar için çok ciddi tehlike oluşturmakla birlikte, içerilerindeki toksik maddelerin etkileri ise uzun yıllar devam etmektedir. Hızla yayılan atığın, Hırvatistan, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna üzerinden Karadeniz’e kadar uzanan Tuna Nehri’ne ulaşması mümkün. Yașanan olayla bölgedeki ürünlerin tüketilmesi, hasadı, ve avcılık ve balıkçılık tamamı ile yasaklandı.


Hidroelektrik santraller (HES) su gücünü kullanarak elektrik enerjisi üretirler. Bu santrallerdeki mekanik düzen prensip olarak suyun potansiyel enerjisinin kullanılarak elektrik üretilmesi esasına dayanır. Türkiye'nin birçok bölgesinde yapılması planlanan hidroelektrik santraller tüm yıl boyunca tartışma yarattı. HES'lerin doğal yaşama vereceği zararlara dikkat çekmek için farklı yerlerde eylemler gerçekleștirildi.


Nisan ayında İstanbul'da "İstanbul Lüfer'e hasret kalmasın" kampanyası tanıtıldı. Henüz yumurta bırakmamış, üremeye fırsat bulamamış 24 santimden küçük balıklar için çalışmalara bașlandı, bazı balıklar için yasal avlanma boyutları belirlendi. 2010'da Greenpeace Akdeniz tarafından geliștirilen "Seninki kaç santim?" kampanyasnın hedefi henüz üremeye fırsat bile bulamayan yavru balık tüketimini ortadan kaldırabilmek. Kampanyaya katkıda bulunmak istiyorsanız kacsantim.org sayfasından daha fazla bilgi edinebilirsiniz.


Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi 2010 toplantısı, 29 Kasım ile 10 Aralık tarihleri arasında Meksika’nın Cancun kentinde yapıldı. Zirvede gezegenin geleceği, ve hem insanlar hem de diğer tüm canlılar açısından yaşanılabilir bir sığınak olarak kalabilmesi için yapılması gerekenler konușuldu. Toplantı öncesinde bir fikir birliğine ulaşılması, devletlerin birbirinden tamamen farklı küresel bakış açıları olması nedeniyle çok zayıf bir ihtimal olarak görünüyordu. Zirve sonunda, katılan hükümetler, bilimsel verilere uygun olarak 2020'ye kadar yüzde yirmibeș ve kırk arasında (25-40%) salım azaltımına gitmeleri gerektiği konusunda uzlaşmanın yanında, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ve ormansızlaşma ile mücadele etmeleri için bir iklim fonu oluşturdular.


Bu yıl bizi ve dünyamızı ne gibi olaylar bekliyor bilemeyiz, ama önceki olaylardan ders almıș ve gelecekteki olası tehlikeler karșısında daha hazırlıklı olmamız gerekir.


Çise Ünlüer (30 Ocak 2011)
ciseunluer@hotmail.com

21/01/2011

Hayattaki Amacımız


Ülkemizde bir araya geldiğinde başkalarının ne yaptığını değil de güncel kültürel olayları tartışan kaç insana rastlayabilirsiniz? Son tatile çıktığınızda hangi kitapları okudunuz? Son ne zaman haftasonu eğlencesi için mangal çevirmek yerine yeşil bir alanda yürüyüş yaptınız? Son ne zaman anlamsız diziler karşısında gereksiz bir şekilde zaman kaybetmek yerine bir belgesel seyrettiniz, öğrendiklerinizi başkaları ile paylaştınız? Son ne zaman?

İngiltere’den Kıbrıs’a doğru yol alırken, uçaktaki insanların nerdeyse hiçbirinin elinde bir kitap, gazete, makale olmaması dikkat çekiyor. Ülkeler arası saatlerce seyahat eden halkımızın büyük bir çoğunluğunun zamanını tüm seyahatlerinde ellerinden kitap düşürmeyen, 13. maaş ödenecek mi gibi kaygılarından başka konularla da ilgilenen gelişmiş ülkelerdeki insanlar gibi verimli bir şekilde geçirmek yerine tamamı ile boş geçirmeleri gözden kaçacak gibi değil.

Başkalarının ne düşündüğünü gereksiz bir şekilde fazlasıyla önemseyen bir toplum olarak hergün kendimizi kanıtlama çabaları içerisinde düşünmeden harcıyor, sırf toplumdaki kişisel konumumuzu yükselteceğine inandığımız için gerekli gereksiz birçok şeye yatırım yapıyoruz. Hayattaki amacımız daha büyük bir ev, daha yeni model bir araba, markası daha çok bilinmiş kıyafetler olmamalı! Bu davranış biçimi ekonomik olarak bütçemizde büyük izler bırakmakla ve aynı anda doğaya zarar vermekle kalmıyor, ne kadar sığ düşünceli olduğumuzu da ortaya koyuyor.

Öncelikle kendimizi kandırmayı bırakıp alışverişin gerçek mutluluk getirmediğini kabullenmeliyiz. Kişisel anlamda gerçek mutluluk ve başarı, insanın sahip olduğu mal varlığı ile yakından uzaktan bağlantılı olmadığı gibi, başarının bu şekilde ölçüldüğü bir toplumda yaşıyor olmamız kültür seviyemizin düşündüğümüzden ne kadar düşük olduğunun bir diğer göstergesi. Sorunun alışverişe olan meraktan çok daha derin kaynaklı olduğunu unutmadan, en basit şekilde yöntemler geliştirerek kısa zamanda büyük yol katedebiliriz.

Gündelik yaşamımızda daha az tüketerek, ürünleri yeniden kullanarak ve onları geri dönüştürerek doğal kaynaklar üzerinde yarattığımız baskıyı azaltmak mümkün. Sadece gerçekten gerekli olan gıda ve kıyafet ihtiyacınızı karşılamak için alışveriş yaparak, ve gerekmeden bir iğne bile almayarak yaşayabilir misiniz? Çoğumuzun dolapları dolup dolup taşıyor olmasına rağmen, tüketim kültürünün bir getirisi olarak alışverişin bir terapi olduğuna inanıyor, ihtiyacımız olmadığı halde sırf rahatmak için satın alıyoruz. Ancak ne yazık ki bu acilen kurtulmamız gereken bir sorundan başka birşey değil.

Mutluluğu alışverişte arayan “alışverişkolik”lerin tersine insanlık için küçük kendiniz için büyük bir adım atarak gerekli yiyecek alışverişi hariç, bir yıl boyunca alışveriş yapmamayı deneyin. Denemeden konuşmuş olmamak için, 2010 yılının Mart ayı itibarı ile nerdeyse son bir yıldır kişisel alışveriş orucumda başarı ile ilerliyorum. Sonuç? İhtiyacı olan insanlara verilen kullanılmamış kıyafetler ve bunların yerine yapılmayan alışveriş sonrasında duyulan inanılmaz rahatlama ve hafiflik duygusu. Gereksiz alışveriş yapmayınca paranız da cebinizde kalıyor, maddi alandaki avantajları da cabası.

Benzer bir yaklaşım Türkiye’de bir grup genç modacı tarafından sergileniyor. Son yıllarda modanın temel noktasının tüketim olmasına tepki göstermeleriyle bu modacılar bir yıllık alışveriş diyetine katılıyor, modanın tüketimden öte bir kavram olduğuna inanarak, modanın yaratıcılık ve kaliteli tasarım kavramlarına yoğunlaşılması gerektiğini vurguluyorlar. Bu hareket, tüketimin yaratıcılık üzerindeki ters etkisini vurgulamak için "modayı sevenler alışverişi bırakırsa ne olur?" sorusundan yola çıkarak Bedava Moda Girişimi kapsamında Amsterdam Moda Enstitüsü ve Yeşilin Ötesinde adlı girişimler tarafından başlatıldı.

Bir sonraki yaşayacağınız ilk sıkıntılı anda kendinizi alışveriş merkezlerine atmak yerine yürüyüş yapmayı, sevdiklerinizle kültürel konularda sohbet etmeyi, güncel haberleri takip etmeyi, ve en önemlisi sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı deneyin. Tüm bu girişimlerinizin size kat kat mutluluk olarak döneceğini göreceksiniz!


Çise Ünlüer (23 Ocak 2011)
ciseunluer@hotmail.com

15/01/2011

Çevre Dostu Arama Motoru


Eskiden hepimizin evinde ciltlenmiş çeşit çeşit, kapsamlı ansiklopedi setleri vardı. Merak ettiğimiz veya aklımıza takılan herhangi birşey hakkında bilgiye ulaşmak için sayfa sayfa karıştırdığımız ansiklopedilere artık el sürülmüyor. Gelişen teknoloji ile birlikte insanların bilgiye daha rahat ve hızlı ulaşabilmesi için internet hergün yenilenen bilgi kaynağı olarak insanlığın hizmetine sunuluyor.

Artık bilgiye ulaşmanın en hızlı yolu arama motorları ile internetten geçiyor. Günümüzde en popülerleri arasında Google, Yahoo, ve Bing gibi arama motorları geliyor. Her ne kadar da kullanışlı olsalar, internette bir arama yapmacağımız zaman arama yapılacak kelimeyi yazıp “enter” tuşuna bastığımız anda karbondioksit salımına neden olduğumuzu biliyor muydunuz?

Daha önce birçok kez hatırlattığımız gibi, günlük yaşamdaki her adımımız çevreyi doğrudan etkiliyor. Arama motorlarının nasıl kurulduklarını merak edip araştıranlar bilir. Bu araçların esas kaynakları yüksek miktarlarda elektrik kullanarak çalışan bir takım sunucular olduğundan, herhangi bir arama motoru kullanımı belli bir miktar karbondioksit salınımına neden oluyor. Üstelik bu sanal sunucuların çoğu, ekolojik elektrikle değil, yüksek miktarda karbondioksit salımına neden olan fosil enerji kaynaklarıyla çalışıyor.

Her problemi ortadan kaldırmak için geliştirilebilecek bir çözüm olduğunu düşünecek olursak, bu da karşımıza çevre dostu arama motoru “Ecosia”yı çıkarıyor. Peki bir arama motoru nasıl çevre dostu olabilir? Yaratıcısı 26 yaşındakı Alman Christian Kroll’a göre Ecosia, Yahoo ve Bing gibi yaygın bir şekilde kullanılan arama motorlarının teknik desteği ve reklamlarından yararlanarak kullancısına birçok farklı seçenek sunuyor. Ecosia’nın en büyük farkı, gelirinin yüzde seksen (80%)’ini Dünya Doğayı Koruma Vakfı WWF (World Wide Fund for Nature) aracılığıyla Amazon bölgesindeki yağmur ormanlarını koruma projesine bağışlaması. Aralık 2009’da kurulan Ecosia bugüne kadar bu projeye 153 bin dolar sağlamış bulunmakta.

Rakiplerinden farklı olarak Ecosia, yasal bir şirket olarak kayıtlı bulunsa da, kâr odaklı olmadığı ve bunun bir göstergesi olarak gelirinin beşte dördünü çevrenin korunması yolunda bağışladığı için bu alanda bilinçli kullanıcılar elde etmeyi hedefliyor. Ecosia’nın toplam gelirinin son kalan beşte biri ise şirket yönetimi ve beş serbest çalışanının giderleri yönünde kullanılıyor.

Takdir edersiniz ki Google gibi bir devin karşısında ayakta durmak kolay bir iş değil. Google’a kıyaslandığı zaman Ecosia, Google’da bulabileceğiniz maps, books, videos ve benzeri gibi hizmetleri de sunuyor ve bu alanlarda kendini geliştirmek için çalışmaya devam ediyor.

Ecosia’nın kullancılarına kendi sitesi üzerinden günlük istatistikler sunmasıyla birlikte sıkça sorulan sorular (FAQ) kısmında, Internet Explorer, Chrome, Firefox, ve Safari gibi tarayıcılar üzerinde Ecosia’yı nasıl varsayılan arama motorunuz olarak kaydedebileceğinize dair gereken bilgiler mevcut. Ecosia, İngilizce’nin yanında, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca gibi dillerde de hizmet veriyor.

Christian Kroll’un sosyal işletme düşüncesinin pazar ekonomisini sürdürülebilir yapabileceğine olan inancı Ecosia’nın bugün hergün büyümekte olan günde 100 binden fazla kullancı ağının oluşmasına neden olmuştur. Kroll, WWF’ın projelerine yaptığı yardımlar sayesinde arama motorlarının kullanımı süresince üretilen karbondioksitin, atmosferde dengelenmesini sağlamaya çalışıyor. WWF temsilcileri, Ecosia tarafından yapılan maddi yardımları, bilinçli marangozluk eğitimi ve yerel halkı alternatif gelir kaynaklarına yönlendiren çalışmaları finanse etmek için kullanmayı planlıyor.

Siteye girdiğinizde alt tarafta her web aramasının 2m² yağmur ormanını ücretsiz olarak koruduğunu ve şimdiye kadar ne kadar büyüklükte bir alanı korudukları yazıyor. Henüz Google gibi geniş kapsamlı araştırma yapamıyor olsa da, Ecosia, hızlı bilgiye kolay bir yolla ulaşmak için gayet kullanışlı. Günlük yaşamın birçok alanında karbondioksit tasarrufunun mümkün olduğununun en güzel örneklerinden biri olan Ecosia’yı denemeye ne dersiniz? Tek yapmanız gereken www.ecosia.com’u ziyaret etmek.

Çise Ünlüer (16 Ocak 2011)
ciseunluer@hotmail.com

07/01/2011

Hediyelerin Geri Dönüşümü


Kültürümüzün bir parçası olarak hediye alıp vermeyi seviyoruz! Ziyarete giderken, özel günlerde, birine duyduğumuz saygı ve sevgiyi temsil etmesi için insanlar eski zamanlardan bugüne kadar devam eden bir gelenek olarak “hediyeleşmeyi” ihmal etmiyor. Alışverişin hat safada olduğu yeni yılı geride bırakmış olabiliriz ama önümüzdeki özel günler için hediye seçerken çevreyi de düşünen bilinçli seçimler yapmaya ne dersiniz?

Bu alanda güzel bir örnek teşgil eden WWF-Türkiye’nin resmi alışveriş sitesi Panda Dükkan, gazete kağıdından kalem, dergi sayfalarından kalemlik gibi doğa dostu ürünlerle hediye kültürüne farklı bir yaklaşım getirmekle paralel olarak doğayı koruma çalışmalarına katkı sağlamayı hedefliyor. WWF kapsamında yer alan doğa dostu ürünler sayesinde doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması ve doğayla uyumlu ürünlerin kullanımının yaygınlaştırılması hedefleniyor.

Hediye seçerken geri dönüştürülmüş, geri kazanılmış ve atık miktarını azaltan ürünleri tercih ederek hem sevdiklerimize farklı ve anlamlı bir hediye vermiş hem de doğanın korunmasına katkıda bulunmuş oluruyoruz. WWF’nın kullanıma sunduğu ürünler arasında kağıt atıklar değerlendirilerek üretilen resim çerçeveler, mısır nişastasından yapılan kalemler, doğal ömrünü tamamlamış ağaçlardan yapılan bardak altlıkları ve su ile çalışan saatler gibi geri dönüşümlü ve bioçözünür ürünler gelmektedir.

Düşündüğümüzde bu fikirlerin çoğunu evde hale hazırda bulunan malzemeleri kullanarak gerçeğe dönüştürmek mümkün. Hediye vermenin ille de çevre üzerinde büyük bir yük olması gerekmiyor. Biraz çaba ve hayal gücü ile düşündüğümüzden çok daha güzel sonuçlar elde edebiliriz!

Hediye verirken çevreye olan zararı azaltma yolunda ilk atılacak adım daha az tüketmektir! Hediye kültüründe en önemli faktörün karşımızdakini düşünmek olduğunun farkına vararak, tüketimi azaltmaya yönelik hediye seçimlerine yönelebiliriz. Örneğin sevdiklerimize görmek istedikleri bir film veya tiyatro oyunun biletlerini verebilir, ya da birlikte yapabileceğimiz spor, müze üyeliği gibi hem aramızdaki bağı güçlendirecek hem de kültürel olaylardan haberdar olmamızı sağlayacak hediyeler düşünebiliriz. Bunların yanında ihtiyacı olan arkadaşlarımızın kendilerine rahat vakit ayırabilmeleri için çocuklarına bakabilir, güzel yaptığımız bir yemeği yapabilir, evlerini canlandıracak canlı bir bitki hediye edebiliriz.

Her şekilde yeni hediyeler satın almayı tercih edenlerin de dikkat edebileceği unsurlar var. Günümüzde marketlerde satılan hediyelik ürünlerin çoğu dünyanın başka yerlerinden geldiğinden, bu ürünlerin ülkemize varana kadar neden oldukları sera gazı emisyonları küresel ısınmaya neden oluyor. Oysa ülkemizde yerel olarak üretilen o kadar güzel el emeği ürünler var ki! Tercihimizi kendi yerel ürünlerimizden yana yaparak kendi sanatçı ve esnafımızı desteklemiş ve herhangi bir sera gazı salınımına neden olmamış oluruz.

Günümüzde birçok kişi ve iş yerleri geri dönüşümlü kaynaklardan muhteşem ürünler hazırlıyor. Bu girişimleri desteklemek üretilen atık miktarını azaltmakla kalmaz yeni hammade ihtiyacını da azaltır. Hediye seçerken dikkat edebileceğimiz bir başka nokta ise pil içermeyen ürünlere yönelmek olacaktır. Çünkü kullanım sonrası doğaya bırakılan pillerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi çok büyük.

Çocuklar için yapılan hediye alışverişinde şiddet içerikli oyuncaklardan uzak durmaya özen göstermeliyiz. Bu ürünler yerine, çocukların yaratıcılığını ve aktif duyarlılığını artıran, gelişimlerinde doğru rol oynayabilecek oyuncakları seçmek bilinçli bir yaklaşım olur. Bunun en iyi örnekleri arasında doğa ve bilim içerikli oyunlar, el becerisini geliştiren setler, oyun hamurları ve çeşitli açık hava oyunları gelmektedir.

Bazı insanlar kendilerine önceden verilen ve kullanmadıkları hediyeleri tekarardan başkalarına verme konusunda kesin bir karara varamasalar bile bunun yanlış bir yaklaşım olmadığını düşünenler de var. Bize gelen ama kullanmayacağımız hediyeleri ihtiyacı olacağını düşündüğümüz ve işe yarayacağını bildiğimiz birine hediye etmek çok mantıklı bir yaklaşım. Özenli bir şekilde verilen hediye her iki tarafın da yararlanabileceği bir durum yaratabilir.

Hediye paketlemede ve dekore etmede kullanılan kağıtların miktarının göz ardı edilemeyecek kadar büyük olduğunu unutmadan, kullanılmış kağıt veya kumaş hediye çantalara yönelmek kağıt sarfiyatının önüne geçmek açısından büyük bir önem taşımaktadır. Kağıdın geri dönüşümlü olması onu rahat bir şekilde kullanabileceğimiz anlamına gelmez çünkü geri dönüşüm işlemlerinin de belli bir miktar karbon salımına neden olduğu kaçınılmaz bir gerçek. İçerisinde geri dönüşümlü malzeme olan çevre dostu paket kağıtları tercih ederek paketleme yaparken az bant kullanmak bu kağıtların tekrardan kullanılmasını mümkün kılabilir.

Hediyelerle birlikte gelen köpük paketleme malzemelerinin geri dönüşümü çok zor olduğundan bu köpüklere ihtiyacımız yoksa onları çok kullanan alışveriş merkezlerine ve kargo şirketlerine götürebiliriz. Büyük hediye paketlerini açarken kağıt, kurdele, ve fiyonkları tekrar kullanmak için saklayabilir, yeri geldiğinde tekrardan kullanıma sokabiliriz.

Son olarak, yılbaşında plastik ağaç yerine gerçeğini kullanmışsak bu ağaçların gübre yapma işlemi için önemli bir malzeme olduğunu unutmamak gerekir. Ancak bu ağaçları şöminede yakmak yüksek miktarda alev alıcı bir bileşik olan kreozot yığınına neden olabileceğinden tercih edilmemelidir.


Çise Ünlüer (9 Ocak 2011)
ciseunluer@hotmail.com