Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...

26/11/2009

Yeşil Bina Tasarımı



Hepimizin bildiği gibi, doğada bulunan sera gazları, insanların çeşitli faaliyetleri sonucu ortaya çıkar. Bulunduğumuz ortamları ısıtmak, motorlu taşıtlar kullanmak, ve elektrik üretmek için yaktığımız fosil yakıtlar, katı akıtlar, ağaç ve ağaç ürünleri, atmosfere dahil olan karbondioksit miktarını artırırlar. Dünyadaki toplam karbondioksit emisyonlarının yaklaşık olarak yüzde altmış (60%)’ından sorumlu tutulan inşaat sektörü tarafından bu duruma çözüm olarak geliştirilmiş olan “yeşil bina” kavramı, doğa ile barışık ve dünyada hızla yayılan bir vizyon olarak nitelendirilmektedir.

Çevre dostu binalar, küresel ısınma, susuzluk, çevre kirliliği, ve doğal kaynakların hızla tüketilmesinden dolayı meydana gelmiş olan zararın bundan sonra mümkün olduğu kadar azaltılması yönünde büyük bir adım olarak görülmektedir. Yapı sektörü içerisinde belli standartlar getirilerek sertifikalanmakta olan yeşil binalar, doğaya saygılı, ekolojik, konforlu, ve enerji tüketimini azaltan yeni bir yönelim ortaya çıkarmıştır. Bu binalar, yer seçimi, tasarım, inovasyon, kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri, yapım tekniği ve atık malzemelerinin yeniden kullanımı konularındaki mantıklı ve yenilikçi seçimlerinden dolayı “yeşil” olma ünvanını kazanırlar.

Yeşil mimari, tasarım ve kullanım aşamalarında “temiz enerji” diye adlandırılan güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, bio-yakıtlar ve malzemelere büyük önem gösterir. Doğaya uyumlu bir mimari anlayışla tasarlanan bu binalar, bulundukları alanlara değer katmakla kalmayıp, yapım aşamasında doğal çevre tahribatını en aza indirger, temiz teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesine ortam sağlar, ve eskiyen yapılardan ortaya çıkan atık malzemelerin değerlendirilmesine yardımcı olur. Güneş enerjisi ve bununla gelen doğal ışıklandırmadan yararlanmanın yanında, yeşil çatı uygulaması sayesinde arındırılan yağmur sularının kullanımı ile kanalizasyon sisteminin yükü azaltılır. Bunlara ek olarak, enerji tasaruffu sağlamak amacı ile düzenlenmiş olan izolasyon sistemleri ile ısıtma-soğutma maliyetlerinin ve karbonsioksit salınımlarının azalması mümkün kılınır.

Doğal çevre ile uyumlu bir yapılanmayı sağlamak için, BREEAM (Bina Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Metodu) ve LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) gibi yeşil bina standartları kullanılmaktadır. Esas amacı binaların çevresel performansları için doğru kriterleri belirlemek olan BREEAM Çevresel Değerlendirme Metodu’nun ana hedefi tarasrımcıları çevresel konulara karşı daha duyarlı hale getirmektir. Bunu sağlamak için, ürün geliştiricilerin, tasarımcıların ve kullanıcıların çevreyle dost binaları tercih ve talep etmeleri ve bu yönde bir piyasa oluşmasının sağlanması; toplum genelinde binaların küresel ısınma, asit yağmurları, ve ozon tabakasındaki incelme üzerindeki büyük etkisi konusunda farkındalığının yükseltilmesi; binaların çevreye olan uzun vadeli etkilerinin en aza indirilmesi; gün geçtikçe azalan su ve fosil yakıtlar gibi kaynakların kullanımının azaltılması; ve bina içerisindeki ortamın kalitesini ve kullanıcılara sunduğu konforunun artırılması teşvik edilmektedir.

Binalarda çevre dostu ve enerji tasarrufu yapan uygulamaları desteklemek amaçlı sertifika veren bir diğer kuruluş olan LEED, tasarlanan bir projeye, “sürdürülebilir araziler”, “su kullanımında etkinlik”, “enerji ve atmosfer”, “malzeme ve kaynaklar”, “iç hava kalitesi”, ve “inovasyon ve tasarım” olmak üzere 6 alanda puan verir. Değerlendirmeden geçen binalar, puanlama neticesine göre “sertifika”, “gümüş”, “altın”, ve “platin” şeklinde isimlendirilen 4 ayrı seviyede sertifika alabilirler. Enerji ve su kullanımında yeşil olmayanlara kıyasla yüzde elli (50%)’ye varan oranlarda tasarruf sağlayan yeşil binalar için standartlaşma ve sertifika çalışmaları yapan kurumların oluşması ile sertifika çalışmaları başlamıştır. Bu alanda belirli bir seviyeye ulaştığı için sertifikalandırılmış binalar yeşil bina ünvanı ile prestij kazanmakla kalmamış, aynı zamanda satış ve kira değerleri de artmıştır.

Estetik olarak daha çekici ve sağlıklı bir ortam sağlayan, doğayla uyumlu yeşil binaların uygulama özellikleri arasında etkili yalıtım sistemleri ile enerji tasarrufunun sağlanması, ses ve ısı yalıtımının oluşturulması, az su tüketen bitki ve ağaçlar ile peyzaj düzenlemesi, atık malzemelerden dönüştürülerek üretilen yapı malzemelerinin kullanılması, harekete duyarlı sensörlerle havalandırma ve ışıklandırma yapılması, ve binanın kendi elektriğini üreten sistemlerin kurulması gibi yöntemler gelmektedir. En başlardaki yapı maliyetlerinin yüzde beş ile on (5-10%) arasında artırdığı tahmin edilen yeşil binaların, enerji kullanımında sağladığı büyük tasarruflar ve uzun dönemdeki işletme maliyetinin düşük olması neticesinde kârlı bir yatırım olduğu kaçınılmaz bir gerçektir! Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, ülkemizde yeni yapılacak konut, işyerleri ve fabrika binaları için böylesi zorunluluklar getirildiği ölçüde yeşil bina sektörü de ciddi bir gelişme potansiyeli gösterebilir.


Çise Ünlüer (29 Kasım 2009)
ciseunluer@hotmail.com

21/11/2009

Bize Yeni Bir Anlayış Lazım!



Bu anlayışın tek bir tarifi var, bu da “yeşil yaşam”! Günümüzde geniş çapta ve değişik anlamlarla kullanılıyor olsa da, yeşil yaşam, düşünce ve hareket tarzımızdan başlayarak, yiyecek, alışveriş ve inşaat alanlarındaki yaklaşımlarımızın incelenmesi ve doğaya en az zarar verecek şekilde düzenlenmesi şeklinde de tanımlanabilir.

Hepimiz bu güne kadar etrafımızdaki şartlar doğrultusunda belirli bir yaşam tarzını belirlemiş, ve buna uygun alışkanlıklar elde etmiş olabiliriz. Ancak, evrende kalıcı olmayan diğer tüm varlıklar gibi, alışkanlıklarımızı da değiştirmek tamamı ile mümkündür ve bizim elimizdedir! Bu yolda atılacak olan ilk adım bu konu hakkında bilgi edinerek bilinçlenmek, ikinci adım ise hayat tarzımızı yeşil bir yaşam ve çevre duyarlılığı çerçevesinde bir kez daha gözden geçirerek gerekli değişiklikleri yapmak için girişimlerde bulunmaktır. Bugün sizlere bu ilk adımı gerçekleştirmeniz için gerekli olan bilgilerden bahsetmek istiyorum.

Yeşil yaşamın basit gibi görünse de en önemli maddesi yeşil düşünmektir! Peki bu tam olarak ne anlama gelmektedir? Yeşil düşünmek, günlük hayattaki adımlarımızı, çevremize zarar vermeden atacak şekilde ayarlamaya çalışmaktır. “Azalt, yeniden kullan, geri dönüştür” felsefesine uygun olarak, tüketimimizden başlayarak tüm atıklarımızı ve enerji harcamamızı azaltmalı, elimizdeki malzemeleri mümkün oldukça tekrar tekrar kullanmalı ve geri dönüşümünü sağlamalıyız. Örneğin, günlük hayatta kullandığımız kağıt miktarını daha çok e-posta yoluyla haberleşmeyi tercih ederek ve elimize ulaşan tüm dökümanların çıktısını almak yerine bilgisayardan okuyarak azaltabiliriz. Buna rağmen kullanmak zorunda olduğumuz tüm kağıtları da geri dönüştürerek hem işimizi halletmiş olur hem de doğaya zarar vermemiş oluruz.

“Azalt” başlığı altında günlük hayattaki enerji kullanımımızın da gözden geçirilmesi şarttır. Genel olarak elektrik tasarrufu sağlayan ampüller kullanarak ve gün boyunca kullanılmayan veya ihtiyaç duyulmayan ampülleri kapatarak, bulunduğumuz ortamları sürekli elektrik kullanarak aydınlatmak yerine mümkün olduğu kadar doğal ışıklandırmayı tercih ederek, ve soğutucu veya ısıtıcılar çalışırken kapı ve pencereleri kapalı tutarak enerji tasarrufu sağlayabiliriz. Bunlara ek olarak, evlerimiz ve iş yerlerimizdeki tüm elektrikli aletleri satın alırken en az elektrik kullanarak çalışanlara yönelmeli ve gereksiz enerji sarfiyatını önlemek için kullanılmadıklarında tam olarak kapatıldıklarına emin olmalıyız. Ulaşımda da aynı mantığa dayanarak, belirli bir miktar yakıtı en verimli şekilde kullanılan arabaları tercih etmeli ve güneşli bir alana park edilen araçlardan yakıt buharlaşmasının daha hızlı olacağını aklımızda bulundurarak, bu amaç için gölge olan yerleri kullanmalıyız.

Yeşil yaşamın önemli bir parçası olan “yeniden kullanma”, mümkün olan tüm malzemeler için geçerlidir. Plastik kutular içerisinde satılan yiyecekleri tükettikten sonra bu kutuları temizleyip tekrardan başka yiyecekleri saklamak için kullanabiliriz. Evimizde birikmiş olan tüm çeşit kağıtları yukarda bahsettiğimiz gibi ya geri dönüştürebilir ya da ambalaj kağıdı olarak tekrar tekrar kullanabiliriz. Eve gelen zarfların üzerine eski adresi örtecek şekilde yeni bir etiket yapıştırarak bu zarfları tekrardan kullanabilir, evde birikmiş olan plastik çantalarımızı alışverişte yanımızda götürerek onlardan birçok kez faydalanabiliriz.

Elimizdeki tüm malzemeleri ilk kullanımdan sonra çöp olarak doğaya yığmak yerine, yaratıcılığımızı kullanarak bu malzemelerden birçok alanda yararlanabiliriz. Hatta bununla kalmayıp, yeşil hareketin bir parçası olmalı ve bu yöndeki düşüncelerimizi etrafımızdaki insanlarla paylaşmalıyız. Yaşadığımız bölgelerde yeşil yaşama karşı duyarlılık sağlamak ve doğa sevgisini herkese aşılamak için insanların bir araya gelip bu konuda fikir alışverişi yapmasını teşvik etmeliyiz. Sürdürülebilir hayat ve benzeri konularda yazılmış birçok kitap vardır. Her konuda olduğu gibi, bu alanda da eğitimin çok önemli olduğunu unutmamalı, küçük yaştan itibaren tüm çocuklarımızı doğaya karşı olan sorumlulukları hakkında eğitmeli ve her hareketimizle onlara iyi örnek olduğumuzdan emin olmalıyız.


Çise Ünlüer (22 Kasım 2009)
ciseunluer@hotmail.com

15/11/2009

Alan Memnun, Veren Memnun!



Eminim bunu siz de yaşamışsınızdır. Alışverişteyken gözünüze takılan birşeyi “belki bir gün lazım olur kullanırım” ya da “bu bana kesin gerekli” diyerek iki kere düşünmeden aldığınız olmuştur. Çoğumuzun evinde yıllarca birikmiş olan ve kullanımları gün geçtikçe azalan birçok eşya vardır. İlk gördüğümüzde kesin kullanırız ya da bir gün gerekli olur düşüncesi ile satın aldığımız eşyalarımızın, ya uzun zaman kullanılmaktan dolayı eski verimliliklerini gösteremeyip ya da beklenildiği gibi gerekli görülmeyip bir köşeye atılmış olmaları, günümüzde sıkça görülen bir durumdur.

Peki elimizde birikmiş olan ve kullanmayacağımız eşya veya aletleri doğaya en az zararı verecek şekilde nasıl elden çıkarabiliriz? Bu durumda akla gelen ilk opsiyon, eşyaların evin boş bir alanında ya da bir depoda aslında hiçbir zaman kullanılmayacaklarını bildiğimiz halde “belki bir gün kullanılır” mantığı ile saklanmasıdır. Başka bir alternatif ise bu eşyaların istenilmeyen diğer atıklar ile çöpe gitmesi, yani daha sonra çöp alanlarında yakılarak doğaya zarar vermesidir. Takdir edersiniz ki, çevreye verilen zarar göz önünde bulundurulursa, her iki seçenek de kesinlikle kalıcı bir çözüm teşgil etmemekle birlikte, kolaya kaçmaktan başka birşey değildir.

Ülkemizde geri dönüşüm olanaklarının henüz mevcut olmadığını akılda bulundurarak, bu soruna yukarıda bahsettiğimiz seçeneklere kıyaslandığı zaman çok daha mantıklı ve çevre dostu bir çözüm vardır. Yurt dışında geliştirilmiş olan ve zamanla tüm dünyaya yayılan “istenmeyen eşyaların çöpe atılıp doğayı kirletmesi yerine, web siteleri aracılığı ile ihtiyacı olan başkalarına verilmesi” fikri, kullanışlı olmakla birlikte çevre için hiçbir zarar içermediğinden büyük bir rağbet görmüştür.

Peki bu olay tam olarak nasıl gerçekleşmektedir? Bu alanda günümüzde aktif olarak birçok üyesi bulunan www.freecyle.org ya da www.ilovefreegle.org gibi sitelerde öncelikle kısa bir forum doldurularak bu siteye üyelik sağlanıyor. Üyelik sırasında ikamet ettiğmiz semt, şehir, ve ülkeyi belirterek bizimle aynı bölgede yaşayan üyelerin bulunduğu gruplara ekleniyoruz. Daha sonra elinde istemediği ve talep görmezse çöpe gidecek olan eşyası bulunan herhangi bir üye bu durumu, ait olduğu bölgenin grubuna e-posta yolu ile bildirerek elden çıkarmak istediği eşyanın reklamını yapmış oluyor. Gönderilen bu e-posta gruptaki tüm üyelere ulaştığı anda verilmek istenen eşyaya ihtiyacı olan üyeler, eşya sahibine yine e-posta yolu ile ulaşarak bu taleplerini bildiriyorlar. Son adım olarak iki taraf da kendi aralarında anlaşarak verilecek olan eşyanın ne zaman ve nerde el değiştirilmesi için gerekli ayarlamaları yapıp işlemi tamamlamış oluyorlar.

Bu şekilde anlatıldığında uzun süreli bir işlem gibi duyulsa da, bu yöntemle istenmeyen eşyaların ihtiyaçlı olan birine verilmesi işlemi aslında çok basit ve hızlı bir şekilde gerçekleşir. Üye olduktan sonra, elimize ulaşan reklamlardan istediklerimize cevap verebilir, ihtiyacımız olan eksikleri bu şekilde tamamlamayla kalmayıp, kendi eşyalarımız arasında ihtiyacımız olmayanları da kolayca elimizden çıkarabiliriz. Özellikle Kıbrıs gibi küçük bir adada insanların bu amaçla buluşması çok daha kolay olduğundan bu yöntemin uygulanması da çok daha mantıklı olabilir. Bu metoda alternatif olarak, interneti daha az kullanan ya da kullanmayan halkımız için her şehirde önceden belirlenmiş bölgelere bildiriler ve listeler asılabilir. Elinden çıkarmak istediği eşyası bulunan ya da bu eşyalara ihtiyacı olan insanlar yaşadıkları yerlere en yakın olan listelere bu bilgileri yazabilirler ve birbirleriyle belirtilen şekilde irtibate geçebilirler.

Günün sonunda unutlmaması gereken tek nokta, herşeyin çevre için olduğudur! Günümüzde gelişmiş ülkelerde kullanılan yöntemleri örnek almak ve ülkemizde kullanılacak bir şekle getirmek bu konuda yapabileceğimiz basit ama etkili adımların başında gelmelidir. Elimizdeki güzelliklerin farkına varıp onları korumak tamamı ile kendi elimizdedir. Yeter ki isteyelim...


Çise Ünlüer (15 Kasım 2009)
ciseunluer@hotmail.com

08/11/2009

Kompost Hazırlanışı ve Yararları



Biyokimyasal olarak ayrışabilir çok çeşitli organik maddelerin organizmalar tarafından stabilize edilerek mineralize olmuş ürünlere verilen isim olan kompost, uygulandığı topraklarda yararlı organizmaların çoğalması ve fonksiyonlarını sürdürmesi, toprak yapısında iyileşme, toprağın mineral besin maddesi içeriğine katkı, toprağın havalanması ve nem tutma kapasitesinde artış, ve toprağa uygulanan mikro ve makro besin elementlerinden bitkinin daha iyi ve daha uzun sürelerde faydalanması gibi birçok yarar sağlamaktadır.

Kompostlaştırma uygulaması başlığı altında, çöp içerisindeki organik maddeler gözle görülmeyen mikroorganizmalar tarafından oksijen yardımı ile biyokimyasal yollarla ayrıştırılmaktadır. Yetiştirdiğimiz bitkiler için yapay gübreler kullanmak yerine, basit yöntemlerle kendi bahçenizde kompost gübreler hazırlamak mümkündür. Bitkilerimizin sağlığı için çok yararlı olan bu işlemi gerçekleştirmek için ihtiyacınız olan malzemelerin çoğu genellikle evimizde daha önceden bulundurduğumuz şeyler olması, kompost hazırlanmasını daha da kolay bir hale getiriyor.

Kompost hazırlamak için kullanılan malzemeler genel olarak iki sınıfa ayrılırlar. Azot içeriği fazla olan “yeşil malzemeler” arasında kesilmiş taze çim, taze sebze ve meyve kabukları ve artıkları, mutfak atıkları, yapraklar, ve taze çiftlik gübresi gelmektedir. Bunlara ek olarak “kahverengi malzemeler” karbon sağlayan kuru maddelerden oluşur. Dal parçaları, ağaç kabukları, talaş ve testere tozu, kuru yapraklar, gazete kağıdı ve saman gibi maddeler bu sınıfa aittirler. Bunların dışında kalan et ve süt ürünleri, hayvan dışkısı, yağ ve yağlı yiyecek atıkları, tıbbi atıklar, hastalık içeren zararlı bitki atıkları, ve üzerinde tohum olan yabancı otlar komposta kesinlikle konulmaması gereken malzemeler arasında yer alır.

Peki kompost nasıl yapılır? Kompostu oluşturmak için öncelikle bahçemizde bu iş için küçük bir alan ayırmamız gerekli. Belirlediğimiz alanda açacağımız tabanı toprak olan çukurun içerisine kat kat şeklinde konacak malzemelerin seçimine önem göstermeliyiz. Başarılı bir kompostun sırrı karbon/azot oranın dengelemekten geçer. Yukarda bahsettiğimiz yeşiller ve kahverengiler gruplarına ait malzemelerin karışımına ek olarak rutubet, hava, ve hacmin bir araya gelmesi ile oluşan kompost, daha az gübre kullanımına ve yumuşak ve su tutan gevşek bünyeli bir toprak elde etmemize yardımcı olur. Normalde çevreyi kirletecek olan atıklarımızı kompost yaparak değerlendirerek doğayı ve yaşadığımız çevreyi bunlardan korumuş oluruz.

Kompost hazırlanışında önemli olan çürümenin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için, kullanılan malzemenin boyutlarının küçük olması gerekmektedir. Kompostun oluşumunda gerekli olan nemi sağlamak için fıskiyeli hortum veya süzgeçli kova yardımı ile ıslanma gerçekleştirilebilir. Kompostlaşma havalı ortamda gerçekleştiği için hazırladığımız yığını ara sıra havalandırmak çürümeyi hızlandırır. Komposta ne kadar çok değişik kaynaktan malzeme girerse ürüne katkının fazlalaştığını ve besin içeriğinın arttığını aklımızda bulundurarak, elimizdeki son ürünun yetiştiricilik hedefimize uygun olmasına dikkat etmeliyiz.

Ülkemizde bahçe ve her türlü ekilebilir alanın yaygın olması nedeniyle kompost hazırlanması hem kolay, hem çevreye yararlı, hem de atıklarımızı iyi şekilde değerlendirdiğinden ve toprağın verimiliğini arttırdığından dolayı hesaplı bir işlemdir. Üzerinde hazırlandığı zeminin kolay havalanmasını ve zor işlenen toprakların kolay işlenmesini sağlayan bu uygulama, besin maddelerinin bitkilerce daha iyi kullanılmasını sağlamakla kalmayıp, toprağın su tutma kabiliyetini de artırarak kurak mevsimlerde tuzlanmayı önler. Bahsettiğmiz tüm bu nedenlerden dolayı doğaya dost ve verim arttırıcı olan kompostun, birçok gelişme ortamına alternatif ya da destek olabileceği kanıtlanmış ve özellikle kendi kendine yeterli verimliliği sağlayamayan bahçelerde faydalı olduğu görülmüştür. Peki ne bekliyorsunuz?

Çise Ünlüer (8 Kasım 2009)
ciseunluer@hotmail.com

01/11/2009

Daha İyi Bir Yolu Olmalı



Günümüzde en çok tartışılan konulardan olan enerji sıkıntısı ve iklim değişikliği, çöplerin bir yerde toplanılıp kontrol altında tutlmasının yüksek masrafı ile birleşince, alternatif metodların düşünülmesini şart kılmıştır. Biriken çöplerden enerji üretimi birçok ülkede uygulanan bir konu olmakla birlikte, ülkemizdeki çöp soruna iyi bir çözum potansiyeli sunmaktadır. Bugün sizlere, çöpleri ortadan kaldırdmak için yakma işlemine kıyaslandığında çok daha yararlı bir yöntem olarak belirtilen “gazlaştırma” işleminin daha gelişmiş bir hali olarak sunulan “plazma gazlaştırma” yönteminden bahsetmek istiyorum.

Çöpleri yakıt olarak kullanan fırınlar tarafından üretilen buhar daha sonra elektrik üretimini sağlayan türbinleri çalıştırmak için kullanılır. İlk adımda atık maddeler kapalı bir fırında ısıtılarak gaz haline getirilir. Bu süreçte atıkların içindeki organik bileşenlerin yanmasını engellemek ve bunun yerine karbonmonoksit ve hidrojen karışımına dönüşmelerini sağlamak için bu işlem oksijensiz bir ortamda gerçekleştirilir. Plazma gazlaştırma yöntemi, yakmaya kıyasla, çöplerden hacim başına daha fazla enerji üretilmesine sebep olan gazlaştırmadan bile daha avantajlıdır. Plazma gazlaştırma, çöplerin çok daha yüksek derecelerde buharlaştırılmasına neden olarak, gazlaşmaya göre daha fazla organik maddenin elde tutulmasını sağlar. Gazlaştırmanın 1600 dereceye kadar ısıttığı çöpler plazma gazlaştırma sırasında 10000 dereceye kadar ısıtılabilir.

Bu işlemle yüksek derecelere kadar ısıtılan atıklar ince küllere dönüşmek yerine camsı katı bir şekil alırlar. Bu maddeler daha sonra inşaat sektöründe doldurucu malzeme olarak da kullanılabilirler. Finansal faktörleri de göz önünde bulunduran birçok Avrupa ülkesi, plazma gazlaştırma yöntemini denemeye koymuşlardır. Elde edilen karbonmonoksit ve hidrojen karışımı, daha sonra doğal gaz ve etanol gibi gazlara da dönüştürülebilir ve bu şekilde de kullanılabilir. Plazma gazlaştırma sistemi, halkın enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, sistemin çalışması için gereksinimi olan tüm enerjiyi kendisi sağlayabildiği için tamamı ile kendi kendine yeten bir mekanizma olma niteliği taşır.

Ticari kullanıma uygun maddelerin üretimini de sağlayan bu sistem, hem çevre dostudur hem de enerji üretimine tamamı ile sürdürülebilir bir yaklaşım getirmiştir. Geri dönüşümü mümkün olmayan bütün çöplerin bir enerji değeri vardır ve ancak bu şekilde kullanıldıkları zaman çevreye olan zararları azaltılabilir. Plazma gazlaştırma, yeni üretilen çöplere ek olarak zamanla birikmiş olan çöpleri de enerjiye dönüştürebildiği için, önceden çöplük alanı olarak kullanılan arazilerin geri kazanılması açısından büyük önem taşır.

Evet, çöplerimizi sürekli bir şekilde Dikmen’e yığmak ve bu durumun getirdiği tüm sorunları halkın yaşamasından daha iyi bir yol vardır. Hatta daha iyi birçok yol vardır! Ama ne yazık ki, henüz bu konuda kesin bir adım atılmamıştır. İlk adım halkımızın bu yöntemlerden haberdar olmasıdır. Her geçen günün zararımıza olduğunu ve bu durumun insan sağlığı için büyük bir tehlike teşgil ettiğini unutmadan, elimizden geleni yapmak için girişimlerde bulunmamız kaçınılmazdır!

Çise Ünlüer (1 Kasım 2009)
ciseunluer@hotmail.com