Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...

06/09/2009

“Adil Ticaret” Nedir ve Nasıl Uygulanır?



Çay, kahve, kakao ve şeker gibi maddeler dünyanın bir çok yerinde İngilizcesi “Fair Trade” olan Adil Ticaret başlığı altında, üreten işçisinden tüketicisine kadar ilgili olan herkesin adil olarak yararlanacağı bir şekilde elde edilebilirler. Bu ürünler kurutulmuş oldukları için çok büyük bir ağırlığa sahip olmamakla birlikte, genellikle uzun raf ömrüne sahiptirler. Bu özellikleri göz önünde bulundurulursa, bu ürünlerin üretildikleri yerden ülkemize kadar taşımacılığının çevreye çok da zararlı olmamakla birlikte düşük bir ücrete gerçekleştirilebileceğini düşünmek mümkündür. Ancak bu durumun her zaman geçerli olmamasının yanında, sıcak içeceklerin kaynağı olan ürünlerin üretimiyle meşgul insanların adil bir şekilde ödenmedikleri ve haklarının yendiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir!

Son yıllarda medya tarafından da gündeme getirilen, Afrika’daki kakao çiftlikleri ve küçük yaşta çocukların çalıştırılması arasındaki ilişki tüyler ürperten seviyelerdedir. Bu ülkelerdeki 12 ve 16 yaş arasındaki çocuklar kakao çiftliklerinde, çikolata elde etmek için kullanılan kahve çekirdeklerinin hasatlanması amacı ile köle gibi ağır şartlarda çalıştırılmaktadırlar. Bu çocuklar insanlık dışı koşullarda çok düşük ücretler için bu eziyeti çekerken, çoğumuz ne yazık ki bu gerçeğin farkında bile değiliz! Biz, kendi ülkemizde keyifle çikolata ve benzeri ürünleri tüketirken, bunun, bir çocuğun köleliğinin ürünü olabileceğini aklımıza getirmiyoruz.

Unutmamak gerekir ki bu problem sadece kakao çiftlikleri ile sınırlı kalmamakla birlikte, aynı şekilde çay, kahve, ve şeker gibi ürünlerin ekili ananlarını da etkilemektedir. Gelişmiş ülkelerin çoğunda bu sorun ele alınmakta ve tüketiciler tarafından da büyük bir hassasiyetle karşılanmaktadır. Uluslararası Adil Ticaret Tescil Kurumu, adil ticaret ilkelerine uyan marka ve ürünleri belgelendiren kurum olarak 1997 yılında Almanya’nın Bonn kentinde kuruldu. Kurum, adil ticaret hedefiyle 20 ayrı ülkede kurulan ulusal örgütlerin çatı organizasyonu niteliğini taşımaktadır. Bu ülkelerdeki tüketiciler, devlet tarafından üzerinde “Fair Trade” etiketi olan ürünleri satın almaya teşvik edilmektedirler. Bu şekilde, tüketiciler kullandıkları ürünün üretildiği yerdeki işçilere, hem finansal hem de sosyolojik açıdan, insan haklarına uyan adil bir şekilde davranıldığını bilmektedirler. Bu durum, iyi bir adım atmış olduğunu bilen tüketicinin iç huzurunu sağlamakla birlikte, satışı yapan firmalar için de iyi bir reklam kaynağı olmuştur.

Ülkemizde de yaşanan işçilik sorunu, ürünlere adil ticaret yaklaşımını getirerek büyük ölçüde çözümlenebilir. Bu başlık altında üretim yapan firmaların, çalışanları arasında ayrım gözetmeksizin, üretime katkı koyan herkese eşit davranarak, haklarının korunması ve savunulmasına destek olmalıdır. Firma yöneticileri, üretilmle ilgili alınan kararlar hakkında çalışanlarına söz hakkı tanımalı ve takım ruhu oluşturma üzerinde yoğunlaşmalıdırlar. Bu durumun getireceği birliktelik duygusu, tüm çalışanların şirkete ait oldukları hissini doğurur. İşçisinden yöneticisine kadar tüm çalışanların fikrinin önemli olduğu ve dinlendiği bir yerde, performansın artması kaçınılmazdır. Sonuç olarak bu sadece işçiyi memnun etmekle kalmaz, performansla dogru orantılı olarak artacak olan satışlarla şirket yöneticilerinin de yüzünü güldürür.

Çalışanlarının haklarını korumalarına ek olarak, şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine önem göstermesi ve bu alanda halkın ihtiyaçlarına göre hareket etmesi gerekmektedir. “Fair Trade” sadece çalışan için değil tüketiciler için de adil bir ticareti temsil eder. Buna paralel olarak tüm firmalarımızın, ürettikleri mal veya sağladıkları servis karşılığında talep ettikleri ücretleri, tüketicilerin haklarını da göz önünde bulundurarak belirlemelidirler. Ülkemiz yatırımcılarının ilk hedefi, kısa dönemli kâr yerine bulundukları sektörde kalıcı olmak olmalıdır.

Bu yolda ilerlemek ve amaçlarına ulaşmak için şirketlerimiz belirli alanlarda bulundukları bölge ve sektöre göre sorumluluk üstlenmeli, çevre duyarlılığına önem veren dernek ve kuruluşlara maddi ve manevi destek vermelidirler. Buna örnek olarak, nesli tükenmekte olan hayvanları korumaya yönelik yapılan çalışmalara katkı sağlanılabilir, fabrikadan çıkan atık maddelerin yeniden değerlendirilmesi için çalışmalar teşvik edilebilir. Bunları gerçekleştirmek için üniversitelerimizle işbirliği sağlanılabilir, sektördeki insanların bilgi ve deneyimi akademik araştırma projelerini güçlendirmek için kullanılabilir.

Çise Ünlüer (6 Eylül 2009)
ciseunluer@hotmail.com

No comments:

Post a Comment