Arayın, Yeşil Hayatı Tarayın...
30/08/2009
İçme Suyu ve Sudaki Ayak İzimiz
Yeryüzünde en fazla tehlike altındaki doğal kaynak olan suyun şişelenip belli bir ücret karşılığı satılması, saf insanların elinden paralarını almak için bugüne kadar düşünülmüş en acımasız planlardan biridir! Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde çeşme suyu devlet tarafından şişe suyundan daha fazla kontrol edildiği için halk tarafından güvenle tüketilmektedir. Bu ülkelerde insanların su ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli bir şekilde şişe suyuna para vermek yerine çeşme suyunu kullanmayı tercih ettiklerini biliyor musunuz?
Şişe suyuna verdiğimiz paranın yanında gereksiz paketlemeyi de desteklediğimizin farkında mıyız? Ülkemizde, satın aldığımız suyu tükettikten sonra pet şişeleri çevreye bırakmaktan başka bir şansımız olmadığından dolayı bu şişeler doğayı kirletmektedirler. Aynı zamanda, geri dönüşümleri gerçekleştirilmedikleri için ülkemizde yıllarca atık olarak kalan plastik şişeler için henüz kesin bir çözüm getirilmemiştir. Ücretinin ve doğaya olan zararlarının yanında, evimize ulaşmak için uzun mesafeler kaydeden şişe suları için gerekmeyen bir enerji sarfedilmektedir.
Ülkemizde çeşme suyunun ne kadar içilebilir olduğu tartışma konusu olduğu için, günümüzde çeşme suyu, içme suyu ihtiyacımıza kesin bir çözüm sunmamaktadır. Ancak belediyelerimiz tarafından evimize ulaştırılan çeşme suyunu daha kullanılabilir bir duruma getirmek bizim elimizdedir. Çeşmelerimizin ağzına, her birkaç ayda bir değiştirilebilen su filtreleri takarak suyu gereksiz katkı maddelerinden arındırabilir, içmek için olmasa bile diğer ihtiyaçlarımız için daha güvenli bir şekilde kullanabiliriz.
Tüm üretim ve tüketim süreçlerinde kullanılan toplam su miktarını açıklamak için kullanılan “sudaki ayak izi” kavramı, insanların günlük hayatlarında kullandıkları su miktarını ölçmelerine ve kontrol altına almalarına yardımcı olur. Su kaynaklarımızın geri getirilemeyen, sınırlı miktardaki sosyal ve ekonomik kaynaklar olduklarını bildiğimiz halde su kullanımına karşı tavrımızı değiştirmek için herhangi bir çaba göstermiyoruz. Sudaki ayak izimizi belirlemek için günlük hayatta kullandığımız su miktarını göz önünde bulundurmalıyız. Evlerde kullanılan suyun yüzde otuzbeş (35%)’i banyoda, yüzde otuz (30%)’u tuvalette, yüzde yirmi (20%)’si çamaşır ve bulaşık yıkamada, yüzde on (10%)’u mutfakta, ve yüzde beş (5%)’i temizlikte harcanıyor. Tüketiciler olarak sadece evlerimizde kullandığımız suyun değil, satın aldığımız her türlü mal ve hizmetin sudaki ayak izini düşünerek adım atmalıyız.
Dünyanın içersinde bulunduğu su sıkıntısını, sadece çeşmelerimizden akan suyu dikkatli kullanmakla çözemeyiz! Bu sorunun büyük boyutlarına paralel olarak, su kullanımının her alanında tasarruflu bir yaklaşım kaçınılmazdır. Artık öyle bir noktadayiz ki, şişe suyu lüksünü tamamı ile gözden çıkarmamız ve buna alternatif olarak herkes için daha adil ve çevreye zararı olmayan çözümlere yönelmemiz gerekir. Gittiğimiz her yerde sürekli bir şekilde şişe suları tüketmek yerine, evimizde önceden birikmiş olan plastik şişeleri doldurabilir ve tekrar tekrar kullanabiliriz. Bunun yerine insan sağlığı için daha yararlı olan cam şişelere yönelebiliriz. Ülkemizde camın da geri dönüşümü yapılmadığından, bu şişeleri birden fazla kez kullanmamız yeni şişe üretimine duyduğumuz ihtiyacın azalması için gereklidir.
Sürdürülebilir üretime destek olmak ve sudaki ayak izimize bilinçli bir şekilde yaklaşmak istiyorsak belirli alışkanlıkları hayatımıza sokmamız şarttır. İlk adım olarak mümkun oldukça evdeki bulaşık ve çamaşır makinelerimizi tam olarak doluyken ve düşük derecelerde çalıştırmalıyız. Banyoda su tasarrufu sağlamak için küveti doldurmak yerine kısa süreli duşlar yapmalıyız. Evimizdeki tüm musluklarda su tasarrufu sağlayan başlıklar kullanmalı, dişlerimizi fırçalarken ya da traş olurken musluğu açık bırakmamalıyız. Daha önce bahsettiğimiz gibi evlerde kullandığımız suyun yaklaşık yüzde otuz (30%)’u tuvalet sifonunun çekilmesiyle tüketilir. Her sifon çekişimizda yaklaşık 10 litre su harcıyoruz. Bu nedenden dolayı, standart modellere göre daha az su tüketen klozetleri tercih etmek evlerimizde kullandığımız su miktarının büyük bir ölçüde azalmasına yardımcı olabilir.
Kapımızın önününü veya balkonumuzu temizlerken hortumla su tutmak yerine süpürge kullanmalı, yeniden kullanabileceğimiz suyu asla atmamalıyız. Örnek olarak, sebze yıkadığımızda ya da yumurta haşladığımızda atacağımız suyu bitkileri sulamak için kullanabiliriz. Sebze ve meyveleri akan suda yıkamak yerine tıkaçlı bir lavaboda ya da bir kâseye su doldurarak yıkayarak su sarfiyatını önleyebiliriz. Damlayan muslukların günde 4 litre kadar suyun boşa gitmesine neden olduğunu aklımızda bulundurmalı, damlayan musluklarımızı tamir etmeyi ihmal etmemeliyiz. Sebzeleri yüksek ateşte kaynatmak yerine düdüklü tencerede ya da kısık ateşte az suyla pişirerek hem sebzelerin besin değerlerinin daha az kaybolmasına neden olur hem de daha az su kullanarak hedefimize ulaşırız. Bir litre bitkisel atık yağın, bir milyon litre suyu kirlettiğini aklımızda bulundurarak yemeklerimizden çıkan atık yağlarımızı lavaboya dökmek yerine geri dönüştürmeliyiz.
Unutmamalıyız ki, her insan temel ihtiyaçlarını gidermek için günde en az 25 litre suya gereksinim duymaktadır. Çeşmemizdeki suyu boşa akıtırken ya da küvetimizi düşüncesizce doldururken bu miktara erişimi olmadığı için kirli su kullanmaktan başka bir şansı olmayan ve bu durumdan dolayı birçok hastalıkla savaşmak zorunda kalan bir milyar insanı düşünün!
Çise Ünlüer (30 Ağustos 2009)
http://www.ciseunluer.blogspot.com/
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment